KÜRTLERİN KÖKENİ, KÜRTLER KİMDİR

MİNORSKY

 

KÜRTLER
Kürtler, ön Asya’da yaşayan bir Kavim. Bunların yaşadıkları yerler bir çok seyyah tarafından gezilmiş, Kürtleri dil, tarih, etnografya vs. bakımından inceleyen bir çok eser ortaya konulmuşsa da genel özlü bir araştırma daha yapılmamış bulunduğu gibi, aslında elde olan bilginin dağınık ve eksik bir nitelik göstermesi ve araştırıcıların kullandıkları yöntemlerin birbirine uymaması, böylesi bir araştırmayı güçleştirmektedir.

A) KÖKENLERİ
Kürtlerin Irani kavimlerden sayılması, ırki olmaktan çok, dil ve tarih verilerine dayanmaktadır. Bunların fiziki özellikleri yer, yer değişir. Kürtlerini doğudan, batıya doğru yayılmış olmaları olasıdır. Bununla beraber, Kürtler’in, bilinen merkezlerine yerleşmelerinden önce, burada, isimleri kendilerininkine benzeyen, (KARDÜ) fakat başka soydan bir kavimin yaşamış olduğunu ve bunların sonradan İran kökenli Kürtlere karışmış bulunduğunu ileri sürmekte mümkündür. Aşağı yukarı M.Ö. 2000 tarihli iki Sümer yazı taşında, Thureau-Dangin1 bir Kar-da-ka memleketinin ismine rast lamıştır. Bu memleket Driver’in Van gölünün güneyinde gösterdiği “Su kabilesinin” yanında bulunuyordu.

Şerefnâme, Bitlis bölgesinde bir Süy kalesinden bahseder. Yukarıda sözü geçen yazıtların tarihinden bin yıl sonra Tiglath Pileser Kur-ti-e kavmiyle Azu dağlarında savaşa girişmişti. Driver4 buranın bugünkü Hazo (Sasun) olduğunu tahmin eder. Bununla beraber Kur-ti-e’nin okunuş biçimi kesin değildir.
Herodot’ta M.Ö. V.Asır’da buna benzer bir isim geçmez. Xenephon’un anlattığı “Onbinlerin Geri Dönüşü” (M.Ö.401-400), Karduhların ünlenmesine yol açtı. Bunların memleketi Kentrites .(Bohtân) ırmağının doğusunda bulunuyordu. Bundan sonra, aynı ismin her zaman Dicle nehrinin solunda, Cudi dağı yakınındaki bölgeye verildiği ve klâsik eserlerde bu ismin Korduene şeklini aldığı görülür. Arâmiler’de bu bölgeye Bes-Kardü ve zamanımızın Cazirat kasabasmada Kardu Gâzartası denilirdi Ermeniler Korduh, Araplar’da Bâkardâ (Karday) ismini kullandılar. Aşir’in tanıklığına dayanan Yakût’a6 göre, Bakarda bucağı, Cazirat’a bağlı olup, 200 köyü kapsıyordu ve Dicle’nin sol tarafındaki Bazabda karşısında bulunuyordu.

Sadece tarihi bir bölgeye uygulanan bu isim, sonraları İslam deyimleri arasında kaybolarak, yerini Cazirat, Bohtan v.b. sözcüklerine bıraktı. Ermeni ve Araplara göre, asıl Kardu ülkesi sınırlı bir bölgeyi içeriyordu. Kardu eyaletinin sınırlarıda doğru olarak bilinmiyor : bunun üç şehri Sareisa, Satalka ve Pinaka (Finik) Dicle üzerindeydi. Fakat Strabon (ro^Svaia ooT) deyiminin bazen Muş’un güneyindeki dağları da kapsamına aldığını açıklar. İsimleri daha sonraları da unutulmamış olan bu Kaexoi kavmi kimdi ? (Her halde xoi eki, Ermenice de cemi edatı olan -kh’yı temsil etmektedir ; bu da belki Yunanlıların bu kelimeyi Ermenilerdeü almış olmaları ile açıklanabilinir) ; Xenephon’a göre, Karduhlar ne kral Artaxerxes’in, ne de Ermenilerin egemenliklerini tanıyorlardı. M.Ö. I. yüzyılda II. Tigranes Korduene ülkesini ele geçirdiği zaman, memleketin kralı Zarbienos’u idam ettirmişti. M.Ö. 115’de Kourduene kralının ismi Manisarusti. Hübschmann’a9 göre bu sırada Korduene eyaleti ancak yüzeysel bir şekilde Ermenileştirilmişti.

Aslında, Xenophon devrinde Dicle’nin kuzeyinde, ana kümeden ayrı kalmış İrani bir kabileye rastlanılması, olmayacak bir şey değilsede Karduhların kavmi özellikleri hakkında bir karar verebilmek için, ancak isimlerinin tanıklığına dayanılmaktadır. Bu ismin Sâmi benzerleri de vardır. (Akkad-Asurcada Kardu “kuvvetli, kahraman”, Karadu ‘kuvvetli olmak’) ; ayrıca bu isim, Haldi kavminin adı ile de bir ses benzerliği göstermektedir : bu sözü geçen kavim daha çok Asuri aslından gelme Urartu, Uraştu ismiyle tanınır. Ve bunlara İbranicede Ararat, Yunanlılarda ise (A^aooöıot, Xdxeoı) ve bazende («Afirnoı) denilir. Bu kavim M.Ö. IX. yüzyılda ortaya çıktı. Ve ondan sonra Van gölü bölgesinde VI. asır başlarına kadar süren kuvvetli bir devlet meydana geldi. Lehmann — Haupt10 11 Haldileri batıdan gelen göçmenler olarak görmekte E. Mayer11 ise, bunların hareket noktasını Araş nehri havzasının orta kısımlarında bulmaktadır. Ermenileria gelmesi üzerine (VII. aşıra doğru) Haldiler dağılarak dağlara çekildilerse de, Kyropaedie isimleri Van gölünün kuzeyine düşen bölgenin yer adlarında devamlı kaldı.

Karduhlar, ister Samilere, ister yerli ırklara bağlansın, eski Karduhların işgal ettikleri bölge, bugün Kürtlerin asıl yaşama yerlerinden biridir. Bu suretle Karduhların, Kürtlerle aynı olduğu sonucuna varılmıştı. Bu görüş biçimi XX. asır başlarında doğrulanması gerekmeyen bir söz halindeydi. Daha ileri gidilerek, Kürtler doğrudan- doğruya Xd?.Soı a bağlanıyordu. Evvelce Reiske, Constantin Porphyrogenitus 14 hakkındaki açıklamasında Chaldi et Kordi vel Carti, Gordyaciidem diye yazıyordu. Lerch’in eserinin (1856) yazı başlığında bu görüş tarzının kabul edildiğini gösterir : “Recherches sur les Kurdes iraniens et sur leurs ancetres, les chaldeens septen tiriona ux. ”.
Hartmann, Nöldeke ve Weissbach tarafından yapılan araştırmalar neticesinde bu sorun yeni bir şekil almıştır. Bunlar dil bakımından Kurd ve Kardû şekillerinin ayrıt edilmesi zorunluluğunu illeri sürmüşlerdir. Aynı zamanda bu araştırmacılar Kürtlerin, klasik yazarlar tarafından15 Medya ve Fars’ta Cyrtii ( KÛQtlOl ) olarak
varlıkları belirtilen kavmin, Kürtler olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bu görüş Fars bölgelerinde Sasaniler devrinden itibaren yaşadıkları belirtilen bir çok Kürt kabilelerinin varlıkları ile doğrulanmış bulunuyor.

Kurd ve Kardu arasındaki ayırım uygun olmakla beraber, önemli bir sorunu halletmemektedir : Cyrtiiler (Irani Kürtler) eski Karduhların memleketleri olan Zağros dağlarının batısındaki toprakları nasıl yurt edinmişlerdir? Bu sorun daha derin araştırmaları zorunlu kıldırmaktadır. Öncelikle Med ve İran yengileri, İrani kavimlerin büyük ölçüde yer değiştirmesine yol açmış olmalıdır. Bu konuda bir kısım Asagartiyaların yer değiştirmesi örnek olarak alınabilinir. Merkezleri Sistan’da iken, Asurlular zamanında bunları Medya’da17 ve Dara devrinde hükümet merkezlerini Asuri yaylasındaki Arbela’da buluyoruz. Dara, bunların hükümdarı Çitrantahma’yı bu şehirde idam ettirmişti.19 Daha M.Ö. 220 ve 171’de Cyrtii ücretli askerleri Küçük Asya’da, Roma, Selefkiler ve Bergama kralları arasındaki savaşlara katılıyorlardı.20 VII. asır Ermeni coğrafyasının tesiri altında Korçekh bucağına ait dikkate değer bir başkalaşım ortaya çıkmaktadır.21 Faus Byzantinus zamanında (IV. asır) Korçekh, yalnızca, Sal- mas’m yanında bir bucaktı. Eyalet olarak, Korçekh, Cula- merg ve Cazirat arasında uzanıyordu.

Zamanla bir takım değişiklikler olmuştur. Faustus’un eski Korduene ve Tmorih bölgelerinden Kordukh, Kore- çekh’in sadece bir bucağı haline gelmiş, Timorikh yerini Kordrikh’e (Kordikh) terketmişti.
Böylece Arap işgali devrine doğru Kurd (cemi, akrad) sözcüğü İrani veya İranlaştırılmış kabileler karışımına yayılmaya başlanıyordu. Bu kabileler arasında yerliler (Kardular ; merkezleri Alki (Elk) olan Tmorikh/Tamu- rayeleri ; Sasun’un Hoit bucağında XoO»t«u’lar ; (Huvayişya) Fırat’ın geniş kıvrımında Ortayeler (Artan), Samiler ve belki de Ermeniler (Mamakan kabilesinin Mamikon aslından olduğu ileri sürülüyor) vardır.

XX. Asırda Kürtler arasında, bu kavme dahil olmayan bir İrani unsurun (Guran-Zaza zümresi) varlığı ortaya çıkarılmıştır. Kürtlerin içinde, bir çok yerlerde sırasıyla yeni gelenlerin siyasi egemenliğine dayanan toplumsal tabakalar görülmüştür. (Süleymaniye’de Savuc-Bulak’ta ve Şakaklara boyun eğmiş Küresinlilerin (?) görüldüğü Kotur’da). Sistemli araştırmalar Kürt adıyla örtülen bir tabaka altında bir çok eski kavimlerin varlığını ortaya çıkaracaktır.

HALK ETİMOLOJİ ve SOYLARI
Kültlerin asılları sorununun çözümlenmesi, Kürt gelenekleri/ananeleri ve İslam kaynaklan kolaylaştırmamaktadır. Masudi1 bunların zalim Zahhak’m (Dahhak) elinden kurtulmuş İranlılar’ın torunları olduğundan bahseder. Bu efsane özellikle Şahnama’den aktarmayla bilinmektedir.1 2 Bundan başka Morier 1812’de3 Zahhak’tan (Dahhak) kurtulmasını kutlayan ‘Ayd-i Kürdi – Kürt Bayramı’ isimli bir törenden bahsetmektedir. Diğer taraftan Kürtler kendilerine Arap şecereleri/ kütüklerini mal etmekteydiler. Bazıları 4 kendilerine, ata olarak, Rabi-a b. Nizar b. Maadd’i diğerleri ise Muzar b. Nizar’ı gösteriyordu.
Bunların ikiside Musul ve Rakka’ya isimlerini vermiştir. Gassanilerle olan sorunları nedeniyle, Kürtler Arap- lar ile ilişkilerini kesmişler ve dağlara çıkarak, başka kavimlerle ilişkiye girmişler ve sanki böylelikle ana dilleri olan Arapçayı unutmuşlardır. Halk etimomojileri de eksik olmamıştır. Kürt ismi, Arapça, Karrada köküne bağlanmak istenmiştir.5 Kürtler sanki Süleyman tarafından kovulmuş genç esirler ile şeytan Casad’ın oğullarıdır. Çoğunlukla Kürt kelimesi Farsçada Gurd (Kahraman) kelimesiyle karıştırılmıştır. Gerçekte bu kelimedeki -g- Pehlevi dilinde mevcuttur ve Var’a (himaye etmek, korumak) gitmektedir.

Daha sonraları kabileler çoğunlukla kendilerine isim veren adamla açıklanır. Şerefname8 bütün Kürtlerin (Bac- navi ve Bahti kabileleri) Bacan ve Boht’tan geldiğini ileri sürer. Bu isimlerin birincisi Dicle’nin kolu olan Basn’9 kelimesiyle ilişkisi ileri sürülebilir ; halbuki İkincisi Here- dot’un k«eften»? veya Artahşir-i Papakan’ın öldürdüğü ejderha kralı (Kürt) Haftan-Boht’u hatırlatmaktadır. Özellikle kuzeyde ve batıda yayılmış olan diğer bir efsaneye göre, Kürtler Milan ve Zilan diye ikiye ayrılmışlardı. Bunlardan birincileri Arabistandan, İkincileri de doğudan gelmiştir. Zilanlılar aşağı bir ırk kabul edilirdi.

B) TARİH
Kürtler hakkında, Arap işgalinden itibaren oldukça bilgi vardır. Hicretin ilk beş asrında Kürtler çoğunlukla sebep oldukları olaylarda önemli bir rol oynadılar. Bu dönemde bir çok Kürt Hanedanı ortaya çıktı. VI. ve X. hicri asırlar arasında Türk ve Moğol işgal dalgalarının Kürtleri boğmuş gibi olduğu görülür. Fakat Osmanlı- Safevi mücadeleleri sırasında, Kürtler arasında derebeylik hayatının gelişmesine olanaklı bir bölge ortaya çıktı. Şerefname (1596) bunu doğru olarak açıklamaktadır. Türk-İran sınırı yavaş, yavaş emniyet kazandı. Ve İranlılar Zağros setinin ve bu settin güneyine doğru uzanan kollarının arkasına çekildiler. O sırada Osmanlı Devleti merkezi kuvvetini doğu eyaletlerinde sağlamlaştırma işine girişti. XIX. asrın ortalarına doğru Osmanlı Devletin’de (Hakkari, Bitlis, Süleymaniye) ve İran’da (Ardalan) son Kürt Beylikleri ortadan kalktı. Bununla beraber büyük kabilelerin bünyesi içinde, Kürt unsurunun toplumsal ve kavmi özellikleri devam etmekteydi. İran, Kürt kabilelerinin iç yaşantılarına hemen hiç karışmıyordu. Osmanlı Devleti ise, Kürtleri bazen okşuyor, bazende ellerinde kalan özgürlüklerini ortadan kaldırmaya çalışıyor, kıs- mende direnişle karşılaşıyordu. XIX. asır içinde bir çok Kürt isyanları meydana geldi. 1908 ihtilali Kürtleri siyaset hayatına soktu. Çarlık Rusya’sının kışkırtması ve müttefiklerinin gayrete getirmesiyle 1914-18 savaşında Kürtlerin bazı yerleşim bölgelerinde karşıklıklar çıktı. Ve bu bölgeler sessizliğe/asayişe ancak savaştan sonra kavuşabildi.

ARAP İŞGALİNDEN SONRA KÜRTLER
İlk önce Kürt kabilelerinin yayılışı hakkında Arap yazarlarının verdikleri bilgileri toplamak yararlı olur.
Şelçuklular devrinden önce Kürdistan sözcüğü bilinmediği için Kürtlere dair veriler Araplar tarafından genellikle Zavazan, Hilat, Armeniya, Azerbeycan, Cibal, Fars vs. konuları nedeniyle bahsedilmekteydi.1
Kürtler hakkında ilk temelli bilgi veren Masudi ve İstahri (951) olmuştur. Muruc1 2 ve Masudi şu kabileleri sayar ; Daynavar ve Hamedan’da-Şuhcan, Kangavar’da- Macurdan ; Azerbeycan’da-Hazbani ve Sarat (tahminen Şurat=Hariciler daha aşağıda krş. Daysam’ın tarihi) Cibal’de -Şadancan, Lazba, (Lurri ?) Madancan, Mazda- nakan, Barisan, Hali (Calali), Cabarki, Cavani, Mustda- kan ; Suriye’de-Dababila vs. Musul ve Cudi’de Hiristiyan Kürtler ; al-Yakubiya (Yakubiler) ve Curkanlar (Curu- gan). Aynı yazarın Tanbihi3 yalnız Bazincan4, Naşaviraderi, Buzikan ve Kikan’ı (şimdiki Maraş civarında) ekliyor. Bununla beraber, eskiden Kürtlerin bulunmuş olduğu yerlerin isimlerini yazıyor ; Fars, Kirman, Sicistan, Horasan’daki Rumumlar (zumum)5 İsfahan (Bazancan kabilesinin bir kısmı ve Kurd isminde gelişmiş bir şehir)6 Cibal özellikle Mah Kufa, Mah Basra, Mah Sabazan (Masaba- zan), iki İgar (Karac ibn Dulaf ve Burç), Hamedan, Şahri- zur ve ona bağlı olan Darabad ve Şamgan (Zimkan) Azer- beycan, Ermeniye (Araş sahilinde kain Duvin de Kürtler kerpiç ve taştan inşa edilmiş evlerde oturuyorlardı.)7 Arran (Bardaa’nın kapılarından birinin adı Bab-al- akrad’dı ve Ibn Mıskayhi’nin iddiasına göre, Rusların M.S. 943’deki işgali sırasında bölge valisinin emrinde Kürt ler vardı) Baylakan, Bab al-Abvab (derbend) Cazira, Suriye ve al-Sugur (yani Kilikya tarafındaki sağlam sınır).

Fars’a ait olmak üzere, İstahri beş Rumum’un ismini yazar. Bu söz Kürtlerin yayılmış olduğu bölgeleri gösterir.8 (Farça Ramm’dan, yani “sürü, kütle”) Zira Zoma’dan Zumum şeklinde bütün yapmak pek mümkün değildir. Her Ramm’m şehri vardı ve Kürt olan reisi haraç toplamakla görevliydi. Güvenliği sağlayan da oydu. İstahri9 ayrıca Fars’ta otuz üç göçebe kabilenin (Hayy, Cem, ahya) isimini vermektedir. Bu konuda da İbn Havkal10 11 ve Mukaddasi11 tarafından Divan al-Sadakat’tan nakledilen verilere dayanmaktadır.
Farsname’nin12 (M.S.1107’ye doğru) iddiasına göre eski Fars ordusunun en parlak unsurlarını oluşturan büyük Rammlerin Kürtleri, (Ciloya, Zavan, Lavalican, Kariyan ve Bazancan) islamiyetin nüfuz devrindeki savaşlar sırasında ortadan kalkmıştırlar. Bunlardan yalnız bir Alak müslüman olarak kurtulmuş ve sülalesini devam ettirmiştir. Diğer bir takım Kürtler, Azud Davla tarafından İsfahan’dan Fars’a nakledilmiştirler. 500 bin ailenin (?) ortadan kalkmasını kabul etmek güç olmakla beraber, bunların Fars kabilelerinin içinde tekrar toplanmaları ve milliyetlerini kaybetmeleri olanaklıdır. Eski Cilo’ya (Kuh-Gâlu) Ramm’inde bugün Lurlar oturmaktadır. Bunların ne zamandan beri orada oldukları belli değildir. Bir taraftan İstahri, Fars Kürtleri arasında bir al-Lurriya (değişik şekli Lazba ?) kabilesini yazmaktadır. Ayrıca Fars-name ; Fars’ta, sonuncu Büveyhiler devrinde çok kuvvetlenen Şabankara gruplarını Kürtler’den ayırmaktadır. Umari’nin Masalik Abşar’ı Şaban karalardan özel bir önsöz altında bahsetmekte, Şerefname de bunları Kürt sülaleleri arasında yazmaktadır. Bununla beraber bunların topluluklarından biri (Ramani), İstahri’nin “Kürt” kabilesinin ismini taşımaktadır. Bununla birlikte her şey Fars Kürtleri’nin Kürdistan kabilelerinden farklı oldukları inancını vermektedir.

Geniş anlamda merkezi Kürdistan’a denk düşen Zavzan (zozan, Kürtçe’de yaz otlağı demektir.) sözü belirsiz bir nitelik vermektedir. İbn Havekal’a13 göre, Zavzan Meliki, Dayrani (Deranik, Vaspurakan Ermeni kralı) ünvanım taşımaktaydı. Mukaddasi14, Zavzan’ı Cazirat’m bir bucağı olarak kabul etmektedir. Daha sonraları, karışık Kürt ve Hiristiyanlar ile yerleşim alanları genişledi. Aşiretlere göre, Zavzan, Musul’dan iki günlük uzaklıktan başlıyarak, Hilat yakınlarına kadar uzanıyor, Azerbeycan tarafından da Salmas’a kavuşuyordu. Buralarda Başnavi ve Bohti Kürtleri’nin birçok kaleleri vardı. Öncekiler Barka Başir’i (ve Fanak) tutuyorlardı. İkincilerde ise, şunlar vardı : Malik’lerinin oturduğu Curzakil (Gurgil), Atil,16 Allus, Baz Hamra. Şunlarda Musul hakimlerine (Zengiler) ait idi ; Alki, Elk, Arvah, Bahvaha-Bekuki, Barvari’de Barho, Kingavar (?) Nirva, (Akr’ın doğusunda ?) ve Havşab. Yakut’un metni pek güvenilir gibi değildir. Burada adları geçenler, Hamdani ve Zangiler tarafından dereceli bir şekilde işgal edilen Kürt kaleleri olabilir.

AYRICA BAKIN

Kübizm karşıtları neyi savunurlar?

Kübizme karşı çıkanlar genellikle şu argümanları ve savunuları öne sürerler: Geleneksel Sanat Anlayışı Gerçekçilik ve …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!