KÖR HÜSEYİN PAŞA

KÖR HÜSEYİN PAŞA’NIN İNTİKAMI

“Medeni’yi öldürme olayını üstlendikten sonra, hasadımı yaptım evimin kışlık ihtiyaçlarını gördüm. Anneme kararımı anlattım. Hakkını helal etmesini isteyip elini öptüm. Ailem ve çocuklarımla vedalaşıp Patnos’a gittim. Amcam Nadir beyle bir araya geldik. Yanımda götüreceğim silahı birkaç silah içinden defalarca deneyip seçtik. Yanıma aldığım silah Hacı Hüsnü’nün oğlu Cemil’in tabancasıydı. Artık hazırdım.”

 

KEMAL SÜPHANDAĞ / MIHEMEDÊ İSMAL’İN ANISINA KÖR HÜSEYİN PAŞA’NIN İNTİKAMI

Uzun firari ve sürgün yıllarından sonra memleketlerine dönen Hüseyin paşa ailesi, 22 yıldır sahipsiz kalan ve çoğu devlet tarafından satılan mülkiyetlerinin problemleriyle uğraştılar. Bu sorunların nispeten halinden sonra, sıra Hüseyin paşanın intikamının alınmasına geldi.

Musa Anter suadiye’ki evinde bana;

—Medeni’nin öldürülmemesi için Sağlık bakanı Yusuf Azizoğlu tarafından Nadir beye gönderildim. Nadir bey; Bana böyle bir kararı tek başına veremeyeceğini, bunun için aşiret ileri gelenleriyle görüşmesi gerektiğini, bu görüşmelerden sonra kendisine gereken cevapı verebileceğini söyledi. Geri dönüp gittim. Birkaç ay sonra, tekrar Yusuf Azizoğlu tarafından Nadir beyden yanıt almak için gittim. Nadir beyin Patnos’ta olmadığını söylediler. Daha sonra 1962 de ben tutukluyken medeni’nin öldürüldüğünü gazetede görünce Nadir Beye neden ulaşamadığımı anladım. Evet, Medeni’nin ölüm kararı verilmişti, Nadir beyin, bana görünmemesinin nedeni oydu.

1962 de medeni’nin öldürülmesini ateşleyen başka bir gelişme oldu. Bu konuda, Hirişo köyü imamı Mele Hadi Koç şunları söylüyor;

15 Nisan 1962 de ben, Hüseyin Paşa’nın akrabalarından Hirişolu Mustafa yiğit, yeğenleri şeyh Adil sinoğlu ile birlikte 26 kişi hicaza gitmek için Erzurum’a ordan da çavuşoğlu otobüs firmasıyla Ankara’ya gittik. Cumhuriyet tarihinin 2. hac kafilesiydik. Ankara Ulus( dışkapı) da örnek otele yerleştik. Muşlu medeni bey ve arkadaşlarıda aynı otelde kalmaktaydılar. Amcam mele vehit ile Mele Evduleziz medeni’yi otelden alıp ulusta Hale yakın Abdullah oteline götürdüler bu otelin şimdi ki adı Erzurum otelidir.

O tarihte pasaportlar ankara’dan veriliyordu. Merhum Şeyh Adil Sinoğlunun pasaport işlemlerinde sorunlar çıktı. Bu sorunun çözümü için şeyh adil ile hacı Mustafa yiğit birlikte Ankara valiliğine de bululanan milli birlik komitesi üyesi emekli Albay Lütfi hancıoğlu’na gittiler. Lütfi Hancıoğlu seçimde Hüseyin Paşa’nın torunu Ali Erhan’la birlikte CHP den ağrı milletvekili adayıydı. Seçimi kaybedince de Merkez Valiliğine getirilmişti. Medeni Bey’de Aynı seçimde Muş’ta CHP den aday olan Albay Mehmet Beleği ziyarete gitmişti. Medeniyle burada karşılaşan merhum Şeyh Adil Sinoğlu Medeni beye bir tokat atıp sen bunu bir kurşun olarak kabul et der. Bu kavgayı zamanın medyası büyük bir ihtimalle milliyet gazetesi; Medeni’nin Hüseyin paşa’nın torunları tarafından öldürüldü şeklinde duyuruldu. Sinoğlu; haca gidemedi, bu olayı Nadir bey; Paşa yeni öldürüldü şeklinde değerlendirdi ve harekete geçti.

Pek çok yerde hüseyin paşa’nın kız kardeşinin oğlu olduğu şeklinde biliniyor. Oysa Mıhemed İsmail beyin, İsmail bey Ahmet beyin, Ahmet beyde Sultan beyin oğludur. Sultan beyde Hüseyin paşanın kardeşidir. Yani baba tarafından Hüseyin paşanın torunudur.

Mıhemed, bu işe gönüllü talip olur. Babası Erciş kuşatmasında şehit olduğunda o henüz üç yaşındaydı ve o babanın tek çocuğuydu. Küçük yaşta yetim kalan Mıhemed Nadir ve Mehmet beylerin yanında kalmaktaydı. Nadir bey; Mıhemedin tek başına bu eyleme gitmesine karşıydı. Hüseyin paşa ile birlikte şehit olan ağabeyi Abdullah beyin çocuklarından ya da torunlarından birisinin de Mıhemed’e refakat etmesini istedi ve Abdullah beyin oğlu Hamza beyi bu konuda görevlendirdi. Fakat öyle olmadı Mıhemed tek başına gitti. Bundan sonrasını Mıhemed’den dinleyelim;

“Medeni’yi öldürme olayını üstlendikten sonra, hasadımı yaptım evimin kışlık ihtiyaçlarını gördüm. Anneme kararımı anlattım. Hakkını helal etmesini isteyip elini öptüm. Ailem ve çocuklarımla vedalaşıp Patnos’a gittim. Amcam Nadir beyle bir araya geldik. Yanımda götüreceğim silahı birkaç silah içinden defalarca deneyip seçtik. Yanıma aldığım silah Hacı Hüsnü’nün oğlu Cemil’in tabancasıydı. Artık hazırdım. Nadir beye hazır olduğumu söyledim. Nadir beyle birlikte çarşıya çıktık.

Nadir bey;

—Seni yalnız gönderemem bende geleceğim dedi.

Bende;

—Amca senin bütün hayatın dağda ve cezaevinde geçmiş, 55 yaşındasın bu yaşta böyle bir görev sana düşmez dedim.

Nadir bey kızdı;

_Oğlum beraber gideriz, Medeni’yi öldürdükten sonra ırak’a Mele Mustafa’nın yanına gideriz. Orda komutan oluruz. Diyerek, gelmekte ısrar etti.

Çarşıdan pıra-reşe kadar birlikte yürüdük. İlle de benimle geleceğinde ısrar ediyordu. Ben kabul etmeyince de kızıp, azarlıyordu. Neticede kendisiyle gitmeyi kabul etmeyeceğimi anladı. Sonra;

_bu işi erteleyelim seni yalnız gönderemem dedi.

Ben de

—Hayır, ben kararımı verdim. Annem ve çocuklarımla vedalaştım. Artık geri dönmem dedim.

Nadir bey;

—Sen bir babanın tek çocuğusun bu büyük bir haksızlık olur, yanlış yaptık

O esnada bir minibüsün geldiğini görünce, elini tutup öptüm, gözleri doldu.

Zar zor

—Yolun açık olsun diyebildi. Ben minibüse binerken arkasını döndü. Ulu çınar, Ağrı aslanı “bave_fereşke” ağlıyordu.

Minibüsle Malazgirt’e gittim. Orda eski bir arkadaşım vardı. Onu rehberlik yapması için yanıma aldım, birlikte Bitlis’e gittik. Bitlis’ten bir minibüsle muş’a gidiyorduk. Seyahat esnasında minibüsteki biriyle sohbete başladık. Muş’a neden gittiğini sordum.

_Muşta bir tutuklumuz var. Medeni beyi görüp tahliye ettirmeye çalışacağız dedi. Ben;

_Evet, Medeni beyin halledemeyeceği hiçbir iş yoktur. Sizin işinizi ondan başkası çözemez, Hüseyin paşa gibi birsini öldüren bir yiğittir dedim. Bu sözüm onların hoşuna gitmedi.

_Hayır, o konuda haksızdı Hüseyin paşayı ihanetle öldürdü.

Benim amacım onların vasıtasıyla medeni’ye ulaşmaktı. Sonra şoföre;

_Medeni beyin köyü Muş’a varmadan şu dağların eteğindeymiş. Köyüne uğrayıp orda olup olmadığını soralım dedi. Bende araya girerek;

_evet, köye uğrarsanız daha iyi olur. Evine gitmeniz işinizle daha çok ilgilenmesini sağlar bizimde acelemiz yok, hem bizde kendisini ziyaret etmiş oluruz dedim.

Şoför işinin olduğunu söyleyip kabul etmedi. Çok uğraştık şoförü ikna edemedik. Muş’a gittik.

Muş’a daha yeni inmiştik, Medeni’yi hiç görmediğim halde, karşıdan gelen birinin o olduğunu anladım. Arkadaşıma;

_bumu diye sordum

Arkadaşım cevap vermedi. Daha sonra bir kahveye oturup çay içiyorduk, bu kez az önce gördüğüm kişiyle benzer birini gösterip bumu diye sordum. Arkadaşım;

_arkadaşım sen bu işi beceremeyeceksin evine dön diyince, artık o ilk gördüğümün Medeni olduğuna emin oldum. Kendisine teşekkür edip harçlığını verdim gitti. Öğlen vaktiydi, bir lokantaya gittim, yemek söyledim ne yaptımsa bir lokma bile yiyemedim. Aç olmama rağmen boğazımdan geçmiyordu.

Oradan kalkıp camiye gittim. Namaz kıldım, sonra Kuran_ı Kerim’i aldım dua ettim.

_Allahım, ben dedemin intikamını almak için geldim. Eğer Medeni Bey dedemi haklı bir sebeple öldürdüyse, onu öldürmeyi bana nasip etme. Ama eğer haksız yere dedemi öldürdüyse onu öldürmeyi nasip et dedim. Kuran-ı Kerimi öpüp yerine koyup, camiden çıktım. Çarşıda yürürken iki Patnoslu tüccar gördüm. O yıllarda Patnoslu hayvan tüccarları, hayvanlarını muş’tan trenle naklediyorlardı. Kendimi onlara göstermemeye çalıştım. Daha sonra medeni beyi karakolun bahçesinde otururken gördüm. Cami de karakolun yanındaydı. Medeni bey, kalkıp caminin tuvaletine gitti. Bende peşinden gittim. Tuvaletler doluydu. İkimizde boşalmasını bekledik. Boşalınca, medeni tuvalete girmeye yeltendi, ben ondan önce davranıp içeri girdim. Hiddetle;

—teres dediğini duydum.

Tuvalette tabancamı kontrol ettim. Zaten daha önce mermiyi hazineye sürmüştüm.

Kontrol edip çıktım. Elimi yıkayıp Medeni beyin çıkmasını bekledim. Çıktı abdest almak için ceketini çıkarmak üzereyken kendisine seslendim;

_beni tanıyor musun? Sen dedemi namazın üzerinde öldürdün, bende seni öldüreceğim dedim. Ben bunları söylerken o hiddetle;

—teres diye haykırıp silahına davrandı. Ama ben hazırlıklıydım,. O daha çeketini tam çıkarmamıştı. Silahını çekmesine fırsat vermeden, göğsüne iki el ateş ettim. Düştü, karakol çok yakındı. Polisler bahçe kapısını tutular, yolu açmaları için havaya birkaç el ateş ettim, kaçıştılar. Birkaç adım attıktan sonra aklıma ölmemiş olabileceği geldi. Geri döndüm. Dizleri üzerine yüzükoyun düşmüştü, ensesine bir el daha ateş edip süratle kaçtım. Son derece süratli koşabiliyordum. Koşarak muşu terk ettim. Yolu iyi bilmediğim için kaçış imkânı olmayan bir yerde kıstırıldım.

Teslim ol çağrılarına ancak savcı gelirse teslim olabileceğimi söyledim. Uzunca bir süre teslim olmadım. Daha sonra savcının geldiğini söyleyip, silahımı atıp çıkmamı istediler. Tabancama dolu bir şarjör sürüp ayağa kalktım. Savcının gelip beni alabileceğini söyledim. Bütün ısrarlarına rağmen tabancamı atmadım. Neticede savcı ile birkaç asker ve polis gelip beni aldılar, birkaç askeri araç birden getirilerek beni birisine bindirdiler. Silahım daha da elimdeydi. Gidinceye kadar yol kenarında ki evlerden araçların üzerine taş yağdı.

Beni emniyete götürüp yoğun bir işkenceyle sorguladılar. Ayak tırnaklarımı çektiler. Beni bu olaya kimlerin azmettirdiğini söyletmeye çalışıyorlardı. Nadir ve Ali beyin üstünde çok durdular ama ben direndim. Olayı kendi kararımla gerçekleştirdiğimi söyledim. Bir ara Medeni Bey sağdır, gelip senden hesap soracak dediler. Daha sonra, ben yalnızken hapishane müdürü yanıma gelip, zincirlerimi çözüp, gözlerimden öperek;

_*sen hepimizin onurunu kurtardın. Merak etme, Medeni olay yerinde öldü dedi.

Olaydan sonra Ali Bey, mıhemedi güvenilir bir yere aldırmak için Ankara’ya, o tarihte başbakan olan İsmet İnönü’ye gider. İnönü, medeni beyin öldürülmesine çok kızar. Bunun üzerine Ali Bey, sağlık bakanı Yusuf Azizoğlu’na ve Adalet bakanına gidip, Mıhemedi Sıvas cezaevine aldırır. Mıhemed, Ecevit’in 1974 affında hapisten çıktı. 28–2–2012 tarihinde vefat etti.

BERNAMEGEH

UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!

AYRICA BAKIN

Ruşen Çakır Kimdir Hayatı

Gazeteci Ruşen Çakır, 25 Ocak 1962 tarihinde Artvin Hopa’da dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!