1987 yılında Siirt’tin Baykan ilçesinde doğan Yazgı, 90’lı yıllarda İstanbul’a göç etmek zorunda kalan bir ailenin çocuğu. Önceleri sokaklarda mendil satarak yoksullukla boğuşan Yazgı, öğrencilerle olan etkileşiminden sonra gitara ilgi duymaya başlar…Müzikte ilerleme kaydeden Yazgı, daha sonra sokak müzisyenliği yapar…
İstiklal, Bakırköy, Şirinevler gibi ilçelerin meydanlarında Kürtçe şarkılar söylediği için bazen zabıta –polis bazen de ırkçı faşist kesimin saldırılarına maruz kalır…Ancak o bildiği yolda yürümeye devam eder veba Kürt coğrafyasının yolunu tutarak Diyarbakır, Cizre, Yüksekova, Van başta olmak üzere pek çok il ve ilçede sokak müziğini icra ederek bir ilki gerçekleştirir…
Sıcak ve samimi bir insan olduğu her halinden belli. Daha oturur oturmaz Cengiz anlatmaya başlıyor hayatını. ”1987 yılında Siirt’in Baykan İlçesi’nin Ziyaret beldesinde dünyaya geldiğini, 90’lı yılların köy yakma ve boşaltmalarından dolayı İstanbul’a geldiğini söylüyor. 9 çocuklu bir ailenin 7. çocuğu olarak dünyaya gelen Cengiz, geldikleri İstanbul’da büyük ekonomik sıkıntılarla yüz yüze kalıyor.
Bir süre sonra aile ekonomisine katkı yapmak için sokakta mendil satmaya başlıyor. “Sokakta mendil satmak benim için bir devrim” olduğunu belirtiyor. Nedenini ise şöyle açıklıyor: “Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültelerinde öğrencilerin arasında selpak satıyordum. Öğrenciler arasında mendil satarken onlarla etkileşim oluyordu. Bunların içinde müzikle ilgilenen Kürd öğrencileri de vardı. Onlardan da bir etkileşim oldu.”
İstanbul’un en merkezi yerlerinde; Taksim, Şirinevler, Bakırköy ve Avcılar sokaklarında radikal ve anonim Kürdçe ezgiler çalıp, söylüyor. Sokaklar, onun bu icrasına kayıtsız kalmıyor ve “muazzam olumlu” tepkiler aldığını ifade ediyor. Olumsuz tepkilerin az olduğunu, sadece polis ve zabıtaların rutin tutumların yanı sıra bir keresinde beşinci kattan fırlatılan soda şişesi hariç. Cengiz, polis ve zabıtaların rahatsız edici tutumlarından İstanbul sokakların terk etmeye karar veriyor.
Cengiz, erken yaşta İstanbul’a gelmesine rağmen Kürdçe’si gayet akıcı. Bunu da müziğe bağlıyor. Kürdçe okumayı bildiğini ancak yazamadığını söylüyor. Kısa zamanda bunu da başaracağını belirtiyor. Hatta asmilasyon politikaların gereksiz bir bahane olduğunu, isteyen herkesin anadilini öğrenebileceğini ve bunun birçok yolunun olduğunu dile getiriyor. Söylediği anonim ezgilerinin kime yazıldığını, tarihini bir bir hayranlarıyla paylaşıyor Cengiz. Buradaki amacını da şöyle belirtiyor: “Beni dinlemeye gelenlerin çoğu genç. Onlarda bir tarih bilinci ve merakı uyandırmak istiyorum. Mesela “Zembîfiroş” başlı başına bir destan. Bunun hikayesini anlatma ihtiyacı hissediyorum.” Kendi küçük cemaatine sahip olduğu her şeyi paylaşmaya çalışıyor.
http://www.basnews.com
https://ahvalnews.com/tr